Eğer sitenin yan
sütununda ‘Çeviri için altyapı’ başlığı altındaki paylaşımlarımıza dikkat
ederseniz içeriklerin hem güncellendiğini hem de arttığını göreceksiniz. Bu
nedenle daha önce bakmıştım demeyin ve önceden ziyaret etmiş olduğunuz
sayfalara yeniden bir göz atın derim.
Bu yazıda ‘islam’
sözcüğü üzerinde durmak istiyorum. Bu sözcük aslında dinimizi özetleyen bir
sözcük olduğundan anlamamız önemli. ‘islaamiyaat:İslamiyet’ ne demektir?
İslam sözcüğü ‘s-l-m’ kökünden türemiştir. Bu kökten türemiş diğer sözcükler ‘salam’ ‘salaam’,
‘salm’, ‘salima’, ‘salaamaö’, ‘saliim’, ‘aslam’, ‘tasliim’, ‘islaam’, ‘istislaam’, ‘saalim’, vb. Şimdi teker teker
bu sözcüklerin anlamlarını inceleyelim.
salam: önalım, öngörerek iş yapmak, sonucunu öngörerek iş yapmak
saalim: öngören, barışan, güvenen, barışan, eksiksiz, hatasız
saliim: barış ve güven sahibi; özgürlük sahibi; sağ ve sağlıklı olagelen, bütün ve tam olagelen; hatasızlık sahibi, eksiksizlik sahibi
salm: barış, barışma, öngörü, öngörme
aslam: daha güvende, daha hür, saha sağlam,
daha sağlıklı
salima: öngörülü olmak, barışık olmak, güvende
olmak, bütün olmak (parçalı olmamak), suçsuz olmak, eksiksiz olmak, hatasız
olmak; kesin olmak, kanıtlı olmak
salaam: öngören, barışan, sağlam olan, tek parça olan,
bütün olan, iyi olan; tam, hatasız olan salaamaat:salaam çoğul: ama genelde 'karşılama' anlamında kullanılır. İstenilen bir durum oluştuğunda 'biriz, sağlamlarız, barışanlarız' anlamı ile istenilene kavuşulduğu anlamı vardır.
salaamaö: öngörülülük, barışıklık, güvenlilik, suçsuzluk, eksiksizlik,
bütünlük,
tasliym: birisine devretme, boyun
eğme, boyunduruk altına girme
islaam: Allah'a kendini sundurtma, kendini bıraktırma, boyun eğdirtme
istislaam: boyun eğdirtmeyi istemek; kaputilasyon
islaamiyyaö: İslam ideası, Müslümanın durumu yada kapasitesi, boyun eğmişlik.
Gerçekte Arapça
sözcüklerin nasıl türetildiğini bilmemiz gerekir ki bizler de kök anlamından
türetilmiş olan sözcükleri doğruluk ile anlayabilelim. Burada bir tane eylem var; ‘salama’ ve tüm sözcükler bu kökten türetilmiştir. Arapça dilinin en güzel tarafı budur ki kelimenin temel anlamına her durumda ulaşabiliyoruz. Ancak esas olan türetilmiş kök sözcüğün Türk dilinde hangi eki alması gerektiğinin bulunmasıdır.
‘islam’ sözcüğü ‘alif’ yani 'a' harfi ile başlar. Ancak ‘alif’ harfinin altında ‘hamza’ konmuştur. Bu da harfin ‘i’ sesi olarak okunmasına işaret eder. Bildiğiniz gibi arapçada sözcükler sesli başlamazlar ancak başlamaları gerekiyorsa mutlaka ‘alif’ harfi konularak gösterilirler. ‘islam’ sözcüğü
‘salam’ sözcüğünden türetilmiştir. Arapçada eylemlerin türetildiği gibi bu
sözcük de s-l-m kökünden E4 eylem türeğidir (bkz. ‘Arapçada Eylemler). Benzer
bir şekilde yukarıda verilmiş olan ‘istislaam’ sözcüğüne de E10 eylem çekimiyle
anlam kazandırılmıştır.
E4 çekimi ile ‘islam’ olarak türetilen bu sözcüklere ‘birisine oldurttu’ anlamını verilmektedir. Buradan da eylem isimleştirilmiş ve ‘salam’
sözcüğü ‘islaam’ şeklini almış ve sözcüğe ‘barıştırtma, boyun eğdirtme’ anlamı yüklenmiştir. Diğer tanımlamaları için sözcük
‘tekleştirme, bütünleştirme, suçsuzlaştırma, eksiksizleştirme,
hatasızlaştırma’ anlamlarına gelmektedir. Şimdi bütün bu anlamlara bakarak
İslam’ın ne ile ilişkili olduğunu anlayabiliriz.
Allah insanoğluna
dünyaya ilk ayak bastığı günden beri Yol’a yönlendirmek için yol
gösterici göndermiştir. Bu sözlem ile değinilmek istenilen iki konu vardır.
Birincisi, hepimizin dünyaya geldiğimiz günden beri Allah vergisi olarak önce iç
sesimizle sonra kılavuzlarımızla yönlendirildiğimizdir. İkinci konu ise bu durumun
Adem’den beri olagelmiş olmasıdır. Öyle ki Allah, Adem’den beri sürekli olarak insana Yol’u gösterici kılavuzlar göndermiştir. Bu kılavuzların sonuncusu ise Kutsal
Kitap Kur’an’dır.
İnsanoğlu’nun evrendeki
varlığı Adem ile başlar. Adem birçok bakımdan bugünkü insana göre yetersiz,
güçsüz ve eksikdir. Bu eksiklik dolayısıyladır ki bir kargayı kılavuz edinmiştir.
Ancak Ademoğlu zaman içerisinde her yönden evrilmiş ve gelişme göstermiştir. Burada
asıl anlatılmak istenilen Adem’den bugüne olan geçmişinde insanoğlu’nun Yolu bugünkü gibi kavrayabilmesinin ve anlayabilmesinin olası olmadığıdır. Onun
içindir ki Adem’den sonra atalarımıza gelen her sınırlı ve eksik olan bilgi insanoğlu’nun
gelişmesi ile orantılı olarak artırılarak yenilenmiş ve son olarak Kur’an ile
tamamlanmıştır.
Ancak bu eksiklik hali yanlış yorumlanmamalıdır. Adem'in sahip olduğu bilgi kendisi ve kendisinden sonra gelen Ademoğlu için yeterlidir. Bu diğer peygamberler için de geçerlidir. Bu demektir ki aslında Ademoğlu kendisine daha sınırlı bilgi gelmesine rağmen bu inancını sağlamlaştırmaya yetmiştir. Aslında bu iletilen bilginin o zaman insanı için yeterli olduğunu göstermektedir. Peki insanoğlu sonrasında daha mı fazla bilgi istemiştir. Yani inanmak için daha çok mu ikna edilmesi gerekmiştir. Eğer öyleyse bu ancak şu anlama gelir ki insanoğlu varlık sürecinde inancından ve asıl varlığından daha çok uzaklaşmıştır.
Kur’an’ın tanıtmış
olduğu inanç, kendisinden önce gelenlere göre ‘tam, bütün, eksiksiz’ olması
dolayısı ile İslam’dır. Kur’an kendisinden önce gelenleri bozulmuş ve eksik
sayar çünkü O’dur hepsini içeriyor olan. Kur’an
son kutsal kitap ve Allah’ın bizlere son sözleridir ki bu aynı zamanda Ademoğlu’nun gelişiminin ve kavrayışının da bu bilgi için yeterliliğinin bir göstergesidir. İşte Muhammed aracılığı ile tam olan, bütün olan, eksiksiz olan son bilgi ve belge de insana verilmiştir.
‘islaam’ sözcüğünün
en temel hali ‘salam’ sözcüğü ‘öngörerek iş yapmak’ anlamını taşır.
İnsandan öngörmesi ve ona göre iş yapması istenir,
‘salm’ anlamı ile insana
barışı önerir,
‘aslam’ anlamı ile bu yolun daha güvenli olduğunu bildirir,
‘salaam’
bu yolda ki insanın halidir,
‘tasliim’ ise kendisini O'na sunmasıdır insanın.
Ve
bu yolu edinendir ‘saliim’.
‘islam’ ile insanın bütün olması istenir.
Bu
bütünlük beden ile ve ruh iledir.
Beden ve ruhun uyum içerisinde olması
halidir.
Eğer aklınız ile Yolda iseniz,
Ve kendinizi Allah’a sunmuş iseniz
Bedenen de böyle davranılması gerekir.
Bütünlük içinde olmak sadece birey
olarak değil,
Çevrenizdeki insanlar, çevrenizdeki varlıklar ve çevrenizi saran evren
ile
Bütünlük içerisinde olmak demektir.
Bu Yol ile Kuran insanoğlunu tamamlar, suçsuzlaştırır, hatasızlaştırır
İnsanı
bütünler ve tek bir bütün yapar.